Bence “normal” delilik kavramını,ilk kez,aktöre(ethics)adlı yapıtında spinoza dile getirmiştir,TBMM çatısı altında bu milletin bir vekilinin başlıktaki ifadesi başka türlü bilimsel bir şekilde izah edilemez.
“Birçok kişi,sürekli olarak,bir ve aynı dünyanın kesin etkisi altında kalır.tek bir nesne kişinin tüm duygularını öyle güçlü biçimde etkiler ki,kişi bu nesneyi,varolmadığı zaman bile var sanır.bu durum,söz konusu kişi uyanıkken ortaya çıkarsa,bu kişinin deli olduğuna inanılır….ama parayı ve malı mülkü düşünen açgözlü kişi,yalnızca ünlü olmayı düşünen hırslı kişi deli sayılmaz,yalnız can sıkıcı birisi sayılır,böyle kişiler genellikle ayıplanır.ama somut olarak açgözlülük,hırs vb.çoğunlukla”hastalık”sayılmamakla birlikte,delilik biçimleridir.”
Burada bir adım daha atmamız gerekiyor.”normallik patolojisi”,daha ağır akıl hastalığı biçimlerine çok seyrek olarak dönüşür;çünkü toplum,böylesi olumsuz dönüşüme karşı panzehir üretir.mağrifet makamının ilk basamağı edeptir gibi,küçük gören küçüktür gibi panzehir olan edinimleri hatırlayalım.
hastalıklı süreçler,toplum tarafından bir kalıba sokuldukları zaman,bireyselkarakterlerini yitirirler.buna karşılık hasta birey,kendisi gibi hasta olan bütün öteki bireyler arasında kendisini rahat duyumsar,tüm kültür, bu hastalık türüne göre ayarlanmıştır ve bu hastalığa uygun düşen doyumları sağlayacak araçları hazırlayıp düzenler.bunun sonucunda ortalama birey,tam anlamıyla şizofren kişinin duyumsadığı kopmuşluğu ve yalıtılmışlığı yaşamaz.aynı sakatlığa yakalanmış olanlar arasında kendisini rahat hisseder ”aslına bakılırsa,aklı başında olmayan toplumda yalıtılmış hisseden kişi,tam anlamıyla aklı başında olan kişidir ve bu kişi,iletişim kuramayışından dolayı büyük acı çekebilir ki,sonunda çıldıran o olabilir.”
yirmi yaşında bir gence,tanıdığı bir başka gencin ideolijisini sorduğumda,Atatürkü sevmiyor,sağcı olabilir lafını düşünürken,milletvekilinin Atatürk düşmanlığını devam ettirmesi,dini kesimlerde bu düşmanlığın körükleme psikolojisi,hayatı boyu okumuş ve çalışmış,inanan ,üreten biri olarak,ülkemiz üzerine oynanan yüz yıldır devam eden oyunların ,ülke insanımızı artık toplumsal şizofren bir hale getirdiğini üzülerek göstermektedir.
Atatürkü menfi yada müspet kullanarak egemen güç olmuş ideolojilerin ülkeye faydası olamaz.problem Atatürk değildir,problem egemen güç olma arzusunun getirdiği çılgınlıktır,onun hakettiği saygıyı onun hatırasını kötü kullanan egemen güçlere mal etmek,Tarihe yön vermiş ,faydalı büyüklerimizin ya da aynı şekil kutsal sayılan din insanlarını da kullanan egemen güçlerin neden olduğu travmalar penceresinden bakarak kutsal insanlara dil uzatmak la aynı psikolojidir,sonucu ağır travmalara gebedir.Aklınla gör kalbinle işit modunda sayın Başbakanımız dahil bu oyunlara geleceğini düşünmek,Gerçekten inanmış ve üreten ,fayda odaklı herkesi yalnızlaştırır,içeyönelilik Mevzubahistir.
Bu inceleme bağlamında en önemli soru,yarı içeyönelik ya da düşük düzeyli şizofreni rahatsızlığı varsayımının,günümüzde yaygınlaşmakta olan şiddeti bir ölçüde açıklamamıza yardımcı olup olmayacağı sorusudur.
hiç kuşkusuz içeyöneliklikte çok büyük yıkıcılığa rastlanır.yaşamın bu biçimde öne çıkarılması yakın tarihimizde de uzak tarihimizde de ,insanlık tarihinde de çokca örneklenebilir.
isterseniz illuminati anlayışı deyin,isterseniz egemen güç psikolojisi deyin,isterseniz haçlı zihniyeti deyin fark etmez,böylesi bir değişmeye karşı çalışan güçler,korkutucu ölçüde büyüktür ve iyimser olmak için geçerli bir neden yoktur.
Ama umut etmek için bir nedenin bulunduğuna inanıyorum,bu inancı ruhsal zekanızda sizlerde hissedebilirsiniz,
Sonsuzluğun Sahibinin iradesini hissetmeye çalışmak müşteki her insanda ve toplulukta umudu daim kılacaktır.
Tarihinin bilincinde ,fayda odaklı yaşamış Atatürk gibi büyüklerimize saygılı, inancının gölgesinde umut dolu günler diliyorum…Dr.Ufuk ÖZDEMİR