Türk halkının büyük bölümü, keskin nişancı anlamına gelen ‘sniper’ (snajper) kelimesini, 1992-95 Bosna Savaşı esnasında, Saraybosna’dan gelen haberler ile öğrendi. Kırk üç aylık Saraybosna kuşatması esnasında yüzlerce Müslüman Boşnak, Çetnik Sırp keskin nişancıların hedefi oldu.
Bir bidon su ya da bir parça ekmek bulabilmek için sokağa çıkan Boşnaklar için hayatta kalabilmenin en önemli şartı, olabildiğince hızlı çapraz koşular yapmaktı. Keskin nişancıların öncelikli hedefi olan pencere ve balkonlar ise kesinlikle uzak durulması gereken yerlerdi.
Saraybosna’da, keskin nişancıların menziline giren yerlere asılan “Dikkat! Sniper” (Pazi! Snajper) yazısı, trafik tabelası ya da “Dikkat! Köpek Var” levhası kadar doğal bir ikaz haline gelmişti.
Saraybosna sokaklarında yürürken dalgınlığa düşmek; sakat kalmak ya da hayatını kaybetmek anlamına geliyordu. Çünkü Çentik Sırplar, hastaneleri, kütüphaneleri, pazar yerlerini, ekmek ya da su bulmaya çalışan sivilleri öldürmekte oldukça ustalaşmışlardı.
Şimdi de yakın geçmişi hatırlayalım…
Dayton Anlaşması’nın ardından Saraybosna tepelerini terk etmek zorunda kalan Çetnik Sırp keskin nişancıları, en iyi bildikleri iş olan masum insan avını, dünyanın çeşitli yerlerinde devam ettiriyorlar.
Haber Türk gazetesinin, 19 Temmuz 2010 tarihinde, “PKK, 3 Sırp sniper kiraladı!” başlıklı manşet haberi, bu konuyu, 15 yıl sonra yeniden Türkiye gündemine getirdi. Enis Yıldırım’ın haberine göre; “Terör örgütü PKK’nın, Sırp uyruklu 3 keskin nişancıyı para karşılığında kiralayarak Türkiye’ye gönderdiği tespit edildi. İstihbarat birimlerinin bu tespitinin ardından İçişleri Bakanlığı, “gizli” ibareli bir yazı ile ilgili birimleri uyardı. Özellikle Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın etrafındaki koruma duvarı güçlendirildi.”
Aslına bakarsanız, terör örgütü PKK’nın Avrupa ülkelerine sevk ettiği uyuşturucunun, bir dönem Sırplar tarafından taşındığını ve Sırbistan’ın, PKK’ya silah eğitimi verdiğini bilenler için bu haber hiç de şaşırtıcı değil.
PKK’nın sözde ‘Yunanistan sorumlusu’ Fethi Demir’in, Türkiye’ye teslim olduktan sonra yaptığı bu itiraflar da söylediklerimizi doğruluyor: “Kuzey Irak’ta helikopterlere karşı kullanılan IGNA tipi füzelerin finansmanı Yunanlı zengin işadamlarından sağlandı. Finansörleri Yunan Hükümeti tespit etmişti. IGNA tipi füzeler Yugoslavya’dan alındı. Bu füzelerin eğitimi ise Sırbistan’da Sırp subaylar tarafından verildi. Füzeler, Yugoslavya Cumhurbaşkanı Milişoviç ve Öcalan arasındaki iyi ilişkiler ve bir Yunan albayın araya girmesi neticesinde alındı.”
Ve bugüne gelelim..
Askerleri, generalleri, hatta en yakınları tarafından terk edilen Beşar Esad da, Çetnik Sırp keskin nişancılarla işbirliği yapanlar kervanına katıldı. Bosna Savaşı esnasında yüzlerce Boşnak Müslüman’ı katleden Çetnik Sırp keskin nişancıları, başta Halep olmak üzere Suriye’deki kritik noktalarda ölüm kusuyor.
Türkiye Gazetesi’nin 05 Ocak 2013 tarihli nüshasında, Suriye izlenimlerini paylaşan Osman Sağırlı’nın ifadeleri de, Çetnik Sırp keskin nişancılar ile Esad arasındaki işbirliğini doğruluyor. Osman Sağırlı’nın, Halep sokaklarındaki izlenimleri aynen şöyle: “Binalardan bulunduğumuz caddeye doğru taciz ateşi yapılıyor. Güvenliğimi sağlayan grubun lideri, “Arkadaşlarımız, binalarda Sırp keskin nişancıların olduğunu söylüyor. Seni hemen buradan çıkarmak zorundayız” diyor.”
Anlaşılan o ki, ‘eski defter’ hala açık. Çetnik Sırp keskin nişancıları, yol arkadaşları PKK ve Esad’ın taşeronluğuna soyunarak, Müslümanlara yönelik kanlı eylemlerini aralıksız sürdürüyorlar.
Korkmuyoruz ve susmayacağız!