Sosyal ağlar :

DİL

PRATİK BİLGİLER

» Amortisman Sınırı
» Vergiden Müstesna Yemek Bedeli
» Emlak Vergisi Oranları
» Fatura Düzenleme Sınırı
» Değer Artış Kazançları İstisna Tutarları
» Kıdem Tazminatı Tavanı
» Usulsüzlük Cezalarına Ait Cetvel
» Yıllık Ücretli İzinler

MUHASEBE STANDARTLARI

Ülke içinde kullanılan muhasebe standartlarını uluslararası standartlarla bütünleştirebilmek için 1995 yılından bu yana 43 uluslararası muhasebe standardı Türkiye’ye ...

T.C. RESMİ GAZETE

   RUHSAL ZEKA

 Gücü kendimizde veya kendimizden sanırsak, hayatımız bize bir karıncadan da güçsüz olduğumuzu ispat edecektir. İnsanı bir avuç et parçası sanıyoruz; insana sınırsız güç atfedenler, gücün bu et parçasının neresinde olduğunu açıklayamazlar. Doğrudur; insan bedeni basit bir mikroba yenik düşebilecek kadar çaresizdir. İnsanın kendi gücü sıfırdır bana göre. Sadece lokmayı çiğniyor; çiğneyen gerçekten kendisi mi?

 

Anne rahminde, tüm organlarıyla harika bir bedenin örgütlenme sürecinden, değil annenin kudreti karışması, bilgisi bile yok. Böyle mucizelerin ardındaki sırrı göremeyecek kadar akıllarımızı öldürmüşüz.

 

Ama burada durmalıyız: Bedenimizin aksine, ruhumuz tüm evrene uzanabilecek kadar engin bir potansiyelle yaratılmıştır. Yeryüzünü değiştiren kudret, insan ruhunun ardındaki hazineden evrene akıyor. İnsan ruhunun dayandığı sınırsız güç, bazı zalim toplulukları yok etmek için gönderilen melekleri yönlendiren gücün aynısıdır. Yaratıcının, yaratıklar aracılığıyla kullanılmasına izin verdiği kendi gücünü kast ediyorum.

 

Biz, sıradan hayatımızda bu gücün yansımalarını, nazar örneklerinde, beddua, dua ve lanetlerin etkilerinde zaten yıllardır gözlemliyoruz. Ama bu güç görünmez ve madde dışı olduğu için, bu gücün ürettiği sonuçları tesadüf, şans gibi kavramlara yüklüyoruz. Oysa hayatta zerre kadar tesadüf yoktur.

 

Ruh, ardındaki sınırsız okyanusa açılan bir çeşmedir. İnsan, bu çeşmenin musluğunu, başarabileceği kadar açabilmekte hür bırakılmıştır. Bu yönüyle, ruhumuzun kaynağıyla bağımızı kurabilirsek, evrenin sahibinin gücü sayesinde evrene meydan okuyabiliriz. Nitekim İslam Peygamberi (s.a.s), "Eğer Allah'ı hakkıyla tanısaydınız, duanızla dağlar yerinden oynardı" demiştir. Dahası Peygamberin tabiat kanunlarına meydan okumasına izin verilmiş, Ay ortadan ikiye bölünmüş, on parmağından on çeşme su akmıştır. Bu olağanüstü kapı, aynı kimlikten yaratılan tüm insanlara potansiyel olarak açıktır ve herkes az veya çok bu kapıdan besleniyor zaten.

 

bizimle olan sınırsız güce dayanmanın yollarını öneriyoruz.

 

Israr gücünün zihinsel veya duygusal zekayla değil, ruhsal zekayla ilgisi var. Karşınıza bir duvar çıksa da hâlâ ve ısrarla üzerine yürüyorsunuz. Aşıp aşamamanız hiç önemli değil, çünkü aşmak sizin göreviniz değil. Israr sabrın bir diğer adıdır; ruhun madde ötesinden devşirdiği enerjinin hacmini artıran tek yöntemdir. Teslim oluyorsunuz ve ilerliyorsunuz. Israr başarının logaritmik hızlanmasının, size sunulacak ruhsal desteklerin katlanmasının tek yoludur. Tüm evren ve evrenin her bir nesnesi, son ana kadar ara vermeden, görevlerini yapmaya devam ederler. Doğal ortamında serbest bırakılan yaratıklar arasında, birkaç teşebbüsten sonra vazgeçen tek yaratık insandır. Bir karıncanın yolunu tuttum; geçebilmek için bir saat uğraştı; ben engellemekten bıktım, ama o mücadeleden bıkmadı.

    Tahmin ettiği sonuç ne olursa olsun, sonuna kadar ısrar etmeyen hiç kimse, başaramamıştır. Sonucu dert etmeyin. Sınavı siz kazanmayacaksınız. Hak ettiğinizde size kazandırılacak. Size düşen sadece sınavı kazanmayı hak etmek için elinizden geldiğince çalışmak ve sonra da kaderin sahibinin yaratacağı sonuçla yüzleşmektir.

 

Yaratıcı dünyada hikmeti hakim kılmıştır. Yarın olacaklar, olmadan belki yıllar önce yola çıkarılmıştı ruhsal evrenden. Bu yıl yiyeceklerimizin hesaplanarak yaratılması süreci, geçen yıl başlamadı mı? Hatta daha doğrusu, ne kadar meyve yetişmesi gerektiği o ağaçların dikildiği yıllar öncesinden belirlenmedi mi? Yıllar öncesinden yola çıkanlar, yıllar sonra inanılmaz bir denge kuruyorlarsa, anlam açık: Çünkü yıllar sonrasının dengesi yıllar öncesinden hesaplanmıştı. Bu yönüyle ısrar yıllar sonrasının yıllar öncesinden belirlenmesi sürecinde, insan iradesine çok büyük fırsatlar sunuyor.

 ruhlarımız bunalmış. Özümüze dönmek, tarihe bir kez daha, ne kadar güçlü ve özverili bir toplum olduğumuzu ispat etmek istiyoruz. Düşünme biçimimizi yeniden yapılandırmak ve artık coşku durumuna geçmek zorundayız. Sevgiyi evrenselleştirebilmeli, kendimizi yeniden yapılandırarak kenetlenmeyi başarabilmeliyiz.

En büyük acılar, en büyük mutlulukların habercisidir. Her onurlu hayat, varlığını doğum çığlıklarına borçludur. Aşkın acısı olmasaydı kavuşmanın coşkusu yaşanır mıydı? Bu yankılara bakarak, ruhlarımızın hâlâ canlı olduğunu, tarihe bir kez daha, şahlanan bir toplum olarak geçeceğimizi söyleyebiliriz.